Plastik Prensesi – Yeni Asır Röportaj

Güloğlu Plastik Genel Müdürü Gülçin Güloğlu, 18 yaşında girdiği iş hayatında azmi, cesareti ve babasından aldığı destekle başarılı

haberResim66

Güloğlu Plastik Genel Müdürü Gülçin Güloğlu, 18 yaşında girdiği iş hayatında azmi, cesareti ve babasından aldığı destekle başarılı bir iş kadınına dönüştü

NİHAN YARKENT

Her şey 18 yaşında üniversiteyi kazanmasıyla başladı. Okulu kazandığı gün soluğu plastik kasa üreten aile şirketinde aldı. Herkesin “Nasıl olsa birgün evlenip gidecek” dediği o kız, gitmedi. 4 yılın ardından baba Seracettin Güloğlu’nun kafasını karıştırmayı başardı. İmalat yapan şirket, Tire’de 10 bin metrekarelik alanda sanayi şirketine dönüştü. Tecrübe ve gençliğin birleşimi meyve vermişti. 25 yaşına geldiğinde fabrika kurdu. Ardından Harward Üniversitesi’nin Allword Network araştırmasında Arap Ülkeleri, Pakistan ve Türkiye raporunda en hızlı büyüyen 500 firma arasında 6. sıraya yerleşti. Plastik prensesi Gülçin Güloğlu, profesyonelleri bile kıskandıran bu başarının sırrını Yeni Asır’a anlattı.

Tatil hayal oldu
– İş hayatı ilk adım nasıl başladı?

– İzmir Özel Türk Koleji’ni bitirmek üzereydim ve üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Felsefe, psikoloji, sosyoloji yazmıştım. Son gece babam yanıma geldi, “Kızım biliyorsun, kendi işimiz var. 18 kişi bir imalat yapıyoruz. Sen iktisat oku” dedi. Bütün tercihler silindi iktisat, işletme, maliye yazıldı. Dokuz Eylül İktisat’ı kazandım babam o gün “Hadi işe de gel” dedi.
– Okurken çalışmaya mı başladınız?
– İşe gitmek daha çok hoşuma gitti. Ancak yazın gerçekle karşılaştım. İşe başladığım yılın ilk yazında, yazlığa gideceğim, babam “Nereye” dedi. Ben yaz tatili derken “Adam gibi çalışacaksan çalış” dedi. Evet o yaz çok zor geldi ama alıştım. Üniversite bittiğinde, ben iş hayatında 1-0 öndeydim. İyi ki babam beni zorlamış.
– 18 yaşında genç bir kızken erkeklerin hakim olduğu plastik sektörüne adım attınız, nasıl geçti günler?
– Her işi yaptım. Bir gün evlenecek gidicek, çocuğu olucak gidecek diye bakıyorlar. Ama gitmedim o zaman saygı duymaya başlıyorlar.
– Baba kız birlikteliği… Başarının anahtarı mı oldu?
– Babamla çok büyük bir aşk var. Benim heyecanım onun dinginliği ve tecrübesiyle “ortayı” çok güzel bulduk. Hep kafamda büyüme fikri vardı. Ama küçüktüm ve kimse beni “kaale” almıyordu.
– Nasıl büyüdünüz peki?
– Babamı da çok iyi tanıdığım için büyüme fikrimi ısıtıp ısıtıp önüne sürdüm. 4 sene uğraştım. Bu arada master planım da var. İngiltere’ya gitme durumu ortaya çıkınca sevgili babam panik oldu.

Askerdeki kız
– İngiltere’ye mi kaçtınız?
– Master yapmak için gittim. “2 yıl kalırım” diyordum. Ama henüz havaalanına gittiğimde babam beni “Ne zaman dönüyorsun” diye aradı. Hergün bana e-posta atıyor, hepsinin sonu “Kızım seni seviyorum” ile bitiyor. En son “Sen benim askerdeki kızımsın” yazılı bir e-posta attı. Baktım bir de yüklü bir dosya var. Onu açtığımda “İstediğin fabrika arazini aldım. Ne zaman istersen inşaatına başla” yazıyordu. Hemen dönüş biletimi aldım.
– Hemen fabrikaya mı koştunuz?
– Aynen öyle oldu. Londra’dan direk Tire’ye inşaatın başına geldim. 6 ayda fabrika bitti, 2 yıl da orada yaşadım. 25 yaşında bütün sorumluluk üzerimdeydi.
– Sektör sizi nasıl karşıladı?
– Kırsal kesimdesin ve kadınsın. Üstelik yaşın küçük, tecrüben yok. Kısaca 3-0 yenik başlıyorsun maça. İşçiyle, müşteriyle pazarlık yapıyorum, “Bir üstünüzle görüşmek istiyoruz” diyorlar. Seni o kapasitede görmüyorlar. Böyle başladım işe.
– Engelleri nasıl aştınız?
– Tabi ki, babam sayesinde. Hata yapacağım pek çok konuda izin verdi. Hatta annem bir keresinde “Niye bu hataya izin verdin” diye babama kızdı. Babam da “Şimdi düşsün ki arkasında ben varım, toparlayayım. O da tecrübesini kazansın” dedi.
– 3-0 yenik başladınız skor şu kaç kaç?
– 3-0’dık şimdi 5-3 öndeyim. Hatta “erkek işi yapıyor” diye ekstra saygı gösteriyorlar. Her insan istedikten sonra her işi yapar.
– Yoğun tempoda nasıl dinleniyorsunuz?
– Kitapları çok seviyorum. Yazıyorum. Hayatta beni ne etkilediyse ona yönelik küçük notlar alırım. Öyküler yazıyorum. Şiir de yazıyorum.
– Sevdikleriniz?
– Pablo Neruda ve Can Yücel’in yeri ayrı bende. En sevdiklerim arasında ‘Sevdiğin kadar sevil’ şiiri vazgeçilmezlerimdendir.

Farkı sununca müşteri arttı
– Siz sanayicilikte yükseldiniz, farkınız neydi?

– Biz plastik kasa üretiyoruz. Oturdum, rakibim hakkında düşündüm. Rakibimin diğer plastik kasalar, yani diğer plastik kasa üreticileri olmadığına karar verdim. Benim rakibim, henüz kasaya girmeyen ürünlerdi. Yani çuval ve tahta kasaydı. Herkes önce çok şaşırdı. Örneğin ıspanağı çuvaldan kasaya sokan ilk firmayız. Çuval ıspanağın şekli, yaprağını bozuyordu. Plastik kasa ise ıspanağı tüm güzelliğiyle koruyordu. Böylece üretici kasaya koyduğu ıspanağı daha pahalıya satmaya başladı. Çiçekleri de kasayı koyduk. İstanbul’daki tüm peyzaj çiçekler artık bizim kasalarımızla gidiyor.
– Yükseliş nasıl oldu?
– Benim çocuğum yok ama Tire’deki fabrika benim çocuğum. Fark yaratınca, farkı da yakaladık. İşler birbiri ardına gelmeye başladı. Harvard Üniversitesi’nin kuruluşu olan Allword Network’un Arap Ülkeleri, Pakistan, Türkiye raporunda en hızlı büyüyen 500 firma listesinde 6. sırada yer aldık. Türkiye 100 listesinde ise en hızlı büyüyen 50. firma olduk. İmalathaneydik sanayici olduk.

http://www.yeniasir.com.tr/ekonomi/2014/07/06/plastik-prensesi

 

Pin It