Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Pek çoğumuz kaygılı, üzgün ve mutsuz ama en kötüsü de hepimizde bir umutsuzluk… Gelecek kaygısı, önümüzü görememe, yarınımızı bilememe düşüncesi ve sorgulama hali…
İnsanları hayata bağlayan en büyük şey umut etmek, geleceğe dair hayaller kurmak. Nitekim sonsuz potansiyel dolu, umut dolu geleceği yaratan da hayallerimizdir. Bu en temel güdü de elimizden alındığında şu an hepimizin içinde bulunduğu toplu depresyona giriyoruz.
Peki nasıl çıkacağız bu depresyondan? Kaybettiğimiz umudumuzu nasıl yeniden yeşerteceğiz?
Benim başöğretmenim sevgili babam Seracettin Güloğlu’nun bir sözü gelir aklıma hemen: “Ben köyün en fakir ailesinin çocuğuydum, tek sermayem çok çalışmaktı.” Gerçekten de durum bu… İlkokuldan sonra tenekeci çıraklığı yapmaya başlıyor. 17 yaşında da tüm engellere rağmen, hiç destek almadan iş hayatına atılıyor. Hiçbir zaman tek işle yetinmiyor. Gündüz teneke işleri yaptığı atölyesinden çıkıp gece taksi şoförlüğüne gidiyor, hafta sonlarını da helva satarak geçiriyor. Bütün boş zamanlarında çalışıyor. Bu nedenle hiç depresyon bilmez çünkü henüz depresyonla tanışacak vakti olmadı…
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında her şey geçmişe göre çok daha kolay ulaşılır hale geldi. Gerek iş yaşamında gerek girişimcilik faaliyetlerinde kaynaklara ulaşım ve destekler daha da arttı ama yine de bir tatminsizlik var. Bunun yanı sıra teknoloji bize daha fazla boş zaman yaratırken bu boş zamanları nasıl daha kaliteli geçireceğimizi unuttuk. Oysa çözüm basit: Çalışmak! Hayal etmek ve hayalleri gerçekleştirmek için çalışmak ve böylece bir adım daha ileri gitmek, kendimizi gerçekleştirmek… Böylece hem bireysel hem de içinde bulunduğumuz toplum olarak gelişirken; içine saplandığımız depresyondan da kurtulabiliriz.
Çalışmanın insan psikolojisinde olduğu kadar insan fizyolojisinde de etkileri var. Nasıl ki sevgili babamın örneğinde olduğu gibi boş zamanlarını çalışarak değerlendiren bir insan depresyonla tanışmıyorsa, fiziksel sağlığı da bundan pozitif yönde etkilenecektir. Çalışmak hem zihnen hem de bedenen bir çaba gerektirdiğinden zihin ve beden atıl kalmayıp yaratılış amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik faaliyetler içine gireceklerdir. Hem bağışıklık sistemi hem de metabolizma optimum denge için bu amaç doğrultusunda bedene ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayacaktır. Malum işleyen demir ışıldar… Üretken bir beden daima daha fazlası için kendini hazırlar ve umutsuzluk, gelecek kaygısı gibi negatif düşüncelerden kendini soyutlar. Üretilen işin sonunda insan tatmin ve motive olur ve daha fazlası için çalışır. Yani birbirinden beslenen bir süreç söz konusudur.
Son olarak unutulmamalıdır ki bu ulus bu günlere çok çalışmanın öz sermayesiyle gelmiştir ve bundan sonra da tek sermayesi çalışmak olacaktır. “Türk, öğün, çalış, güven!” sözlerini bu milletin genlerine işleyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: “Hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak!”
http://www.guncelkadin.com.tr/gulcin_guloglu_en_buyuk_sermayemiz_cok_calismak-l-1-sayfa_id-676-y-678-id2-12358